Fehmi Koru*
Son genel seçimin üzerinden üç aydan fazla zaman geçti. Sandıktan eski iktidarın devamı çıktığı ve muhalefet kaybettiği için başarılı tarafın kodlarını derinlemesine irdelemek ihmal edildi.
Hep muhalefetle uğraşılıyor doğal olarak…
Kendi hesabıma bunu bir önemli eksiklik ve vahim bir ihmal sayıyorum.
İhmal etmeseydim, şimdilerde meydana gelen bazı gelişmeleri daha sağlıklı tahlil edebilirdim.
MHP ile İYİ Parti arasında başlayan söz düellosu gibi gelişmeleri…
Sandıktan iktidar önde çıktı ve ikinci turda da olsa iktidar adayı AK Parti’nin genel başkanı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yeniden seçildi ya, genel tabloya şöyle bir göz atıp geçiştirdik.
Oysa tabloda şaşırtıcı bir özellik var: İktidarın ana gövdesini oluşturan AK Parti kamuoyu yoklamalarına yansıyandan da daha az -%35.6- oy alırken, neredeyse bütün araştırmalarda %7’ye düşürülmüş barajın altında kalabileceği görülmüş olan MHP, beklentilerin ve önceki barajın üstünde -%10.07- oy alabildi.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin seçim sonrasında medyayı ve araştırma şirketlerini hesaba çeken eleştirilerini hatırlayınız.
Reklam
Haklı eleştirilerdi onlar.
Acaba kendisi beklentinin altında kalmışken küçük ortağı MHP’nin beklenenin üzerinde oy alabilmesi AK Parti tarafından nasıl karşılanmıştır.
Bu soruyu yönelttiğim oradaki havayı koklayabilecek bir kişi, “Tedirginlikle karşılandı” kısa tespitinde bulundu.
Galiba o tedirginlik seçim sonrasında ilk iş olarak atamaları yapılan kabineye ve şu yakınlarda Resmi Gazete’de yayımlanan kapsamlı bürokrat değişikliği listesine de yansımış.
İsimlerin MHP’ye yakınlık/uzaklık derecesi açısından…
Konuştuğum kişi, MHP lideri Bahçeli’nin İYİ Parti’ye yönelik “Gelin komşu olalım” çağrısını bu gelişmeye yormakta.
Tabii bu sadece bir tahmin.
Ancak MHP ile İYİ Parti arasında tenis topu gibi gidip gelen mesajlara bakılırsa, o mesajların dozu ne kadar farklı akıl yürütmelere açık olursa olsun, sonuçta iki taraf da konuyu üzerinde durmaya değer buluyor.
Dün de, İYİ Parti’de göç politikalarından sorumlu genel başkan yardımcısı olan Mehmet Tolga Akalın’ın konuyu daha geniş bir perspektiften ele aldığı mesajıyla karşılaştım.
Okuyalım:
“Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, O’nu kuran Atatürk’ün izindeki Türk milliyetçisi kadroların ve Cumhuriyetimizin kurucu fikri olan Türk milliyetçiliğinin, devletimizi yeniden yönetmesi için komşuluk yetmez, yeni bir yol arkadaşlığına ihtiyacımız var!
Diğer yandan tüm ömrünü bir davaya vakfetmiş ve hayatta tek arzusu Türk milliyetçiliğinin iktidarını görmek olan milliyetçi/ülkücü harekete de bir iktidar borcumuz var.
Türk milliyetçilerinin iktidarı ise ancak yeni bir ‘Türk Çağı’nı başlatacağımız, üçüncü yolu açmaktan geçmektedir.
İnanıyorum ki bu çağrı milletimizin ekseriyetinde de büyük karşılık bulacaktır.”
Mesajın içerisinde yer alan “Komşuluk yetmez, yeni bir yol arkadaşlığı gerekir” bölümüne dikkat isterim.
Sanıyorum, Devlet Bahçeli’nin “Gelin komşu olalım” çağrısına şimdiye kadar gelen karşı-cevaplardan en anlamlısı bu. İYİ Partili Akalın, MHP lideri Bahçeli’nin mesajının özünü, tartışmaya MHP cephesinden katılanlardan çok daha iyi anlamış görünüyor.
Bir parti %35.6 ile ülkeyi yönetme misyonunu üstlenebiliyorsa, MHP ve İYİ Parti’de -hatta Zafer Partisi’nde- temsil edilen ideoloji de pekala iktidara doğrudan talip olabilir.
Mesaja sinen düşünce bu.
Hesaba bakalım isterseniz: Son seçimde MHP %10.07, İYİ Parti de %9.68 oy aldı. Zafer Partisi’nin başını çektiği ATA İttifakı’nın oyu da %2.43. Topladığımızda %22’nin üzerinde bir oy birikimi söz konusu.
Daha da önemlisi, MHP destek çıkmazsa AK Parti alabildiği oyla iktidar olamıyor.
Aynı şekilde, İYİ Parti Millet İttifakı’ndan çekildiğinde, bırakın ülkede iktidar olmayı, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıkları bile CHP için tehlikeye düşüyor.
O halde?
Akalın, “Üçüncü yolu açalım” diyor.
Evet, ben de şu anda ortalığa saçılan her görüşün temelinde gelecek yılın mart ayında yapılacak yerel seçimle ilgili nabız yoklaması olduğunun farkındayım.
Yorumculara kulak verilirse, görüş açıklayanlar ve o açıklamalara tartışma boyutu katanlar, aslında kendilerini yakın hissettikleri ittifakın ana partisiyle pazarlığı etkilemek istiyorlar.
Öyle de olsa, tarafların gönüllerinde, iktidarlara payanda olmak ve dolaylı olarak iktidardan yararlanmak yerine, doğrudan kendi iktidarlarının yattığı anlaşılıyor…
Bugünden yarına herhalde çatlamayacaklardır ittifaklar, ancak siyasetin yeni oluşumlara gebe olabileceği ihtimali de göz ardı edilmemeli.
Seçim sonuçlarını iktidarı oluşturan partiler açısından tahlili ihmal etmiştim; bu da biraz erken bir tahlil olarak kayda geçsin.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.